SAHABE HAYATI

 


SAHABE HAYATI


1. KONU


SAHABE HAYATI


Sababenin Peygamber Sevgisi


Kur'ân-ı Kerim'de sahabenin fazileti anlatılırken onların Allah'tan razı oldukları, Allah'ın da onlardan razı olduğu ifade edilir. Efendimiz, “İnsanların en hayırlısi benim çağdaşlarımdır. Sonra benimle yaşayanlara yakın olanlardır..." buyurmuştur.


Sahabe-i Kiram efendilerimiz fazilette zirvede bulunmaktadırlar. Allah Resûlü'ne o kadar yakın olan, O'nun zamanında yaşayan sahabileri fazilet açısından geçmek neredeyse imkansızdır. İşte bundan dolayı sahabe efendilerimiz Peygamberimiz'i de herkesten daha fazla seviyorlar ve gereken değeri gösteriyorlardı.


Sahabenin peygamber sevgisi çok ileriydi. Gün ve gecelerin kıymeti bile Allah Resûlü'ne yakınlıklarına göre tespit edilmiştir. Mesela Hz. Ebû Bekir, Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) pazartesi günü vefat etti diye pazartesi günü ölmeyi arzulamıştır. Hz. Ebû Bekir, hastalığı iyice ağırlaştığında bir ara kendine gelmiş ve etrafındakilere, “Bu gün hangi gündür?" diye sormuştur. Orada bulunanlar, pazartesi, olduğunu söyleyince, sevinçle, “Eğer


Yol Rehberim -2


bu gece olursem, beni yanına bekleumeyin. Benim en sev Jigim gün ve gece Allah Resûlü'ne en yakmolungim gun ve gecedir" buyurarak, vefat tarihinde bile Sevgilisi'ne ya kin olmayı arzu etmiştir,


Ashab-ı Kiram, vefat ettiklerinde Allah Resglü'ne ya kin olmayı, O'nun yaşında vefat etmeyi, O'nun beldesin de ölmeyi arzu etmişlerdir. Mesela Hz. Ömer (radıyallahu anh) “Allah'ım benim ölümümü Muhammed'in beldesinde nasip et" diye dua etmiştir. Hazreti Ömer (radıyallahu anh), saldırıya uğrayıp yaralandığında ölmek üzere oldu ğunu anlayıp oğlu Abdullah'ı Hazreti Peygamber'in yanina defnedilmek için izin istemek üzere Hz. Aişe validemize göndermiştir. Hz. Aişe validemiz, "Ben onu kendim için istiyordum. Fakat bugün onu kendime tercih edeceğim” diyerek izin verir. Abdullah gelip, durumu Hz. Ömer'e haber verince, Hz. Ömer, “Allah'a hamd olsun. Benim için bundan daha önemli bir şey yoktu" diyerek se vincini izhar eder. Daha sonra oğluna dönüp, “Ben vefat edince, beni alıp oraya götürün. Sonra Aişe'ye selâmımı ilet ve (yeniden) "Ömer b. el-Hattâb izin istiyor” de, şayet izin verirse beni oraya defnedin. Eğer kabul etmezse, beni Müslümanların kabristanına geri götürün" diyerek, ayrı bir incelik daha sergiler.


Ashab-ı Kiram, Peygamber sevgisinde âdeta yarışırlardı. Her sahabe O'na en yakın kendini hissederdi. O'nu en çok kendisinin sevdiğine inanırdı. Bu sebeple


Yol Rehberim



bazen aralarında tatlı rekabetler olmuştur. Bir Peygamber åşıgının "Sevgilim, bana boyle buyurdu, soyle soyledi" de mesi üzerine bir digeri itiraz edip "O nereden senin sevgi lin oluyormuş" diyerek, O'na sevgilim deme ayrıcalıgını başkalarına kapurmak istememiştir. Kadın sahabeler, bu gibi konularda daha da hassastılar


Mesela Habeşistan'a hicret eden hanım sahabeler den Esmâ binti Umeys, Habeşistan'dan Medine'ye gelin ce Hazreti Ömer, kendisine Mekke'den Medine'ye hicret edenlerin daha önce geldiklerini kastederek, "Hicrette biz sizi geçtik" demiştir. Bunun üzerine çok uzulen Esmå, gi dip durumu Peygamber Efendimiz'e anlatır. Peygamberi Zişan, "Ömer ve arkadaşlarının bir hicreti, cy gemi yolcu ları sizin ise, iki hicretiniz vardır” buyurunca Esma sevinçle evine döner. Bu hadiseden sonra Habeşistan'a hicret eden sahabiler grup grup gelerek Esma'yı ziyaret ederler ve Resûl-i Ekrem'in kendileri hakkındaki mujdesini ondan tekrar tekrar dinlerlerdi.


Sahâbe-i kiram fırsat bulduklarında Allah Resûlu'nun ellerini öpmüş, O'na duydukları sevgiyi böyle göstermek istemişlerdir. Allah Resûlü vefat ettikten sonra O'nu göremeyenler, Fahr-i Kainat a duydukları hasreti, O'nun eline eli degenlerin ellerini öperek gidermeye çalışmışlardır Mesela Peygamber-i Zişan in hizmetçisi Enes b. Malike gelip "Elin Allah Resûlu nun eline degdirdin mi?" diye soruyorlar. O, "Evet" deyince kalkıp Allah Resûlu ne de gen elini opuyorlardı. Tabunden Yahya b. Hans, Vasile b.


Eska' adlı sahabiye "Sen şu elinle Allah Resülü'ne bey'at etun mi," diye sormuş, o “Evet" deyince de "Elini uzar da bir opeyim." diye rica etmiştir.


Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabtan birisi nin evine bir münasebetle gider, kapıyı çalar, selam verir Içeriden cevap gelmez. Efendimiz, selamı tekrarlar, ama selama cevap gelmez. Tekrar selam verir yine aynı şekilde selamın alınıp alınmadığı, dışarıdan duyulmaz. Bu şekilde üç kez selamını tekrarlayan Allah Resûlü'ne cevap ancak üçüncüde gelir, hane halkı, “Ve aleykesselâm ve rahmetullahi ve berakâtühü ya Resûlallah” diyerek, selamına karşılık verirler. Peygamber Efendimiz, “Niçin birinci ve ikinci selamlarıma cevap vermediniz?” diyerek, içeride oldukları hâlde selamına karşılık vermeyişlerinin sebebini sorunca, hane halkı “Ya Resûlallah!


Biz senin selamını her defasında alıp kısık sesle cevap verdik.


Ancak senin selamınla hanemiz bereketlensin diye, selamlarının devamı için sesimizi sana duyurmadık” derler. Cenâb-ı Hak, evlerimizin üzerinden O'nun selamını eksik etmesin. Amin.


Son Ezan


Peygamber Efendimiz'i (sallallâhu aleyhi ve sellem) en fazla özleyen sahabilerden birisi de Bilal-i Habeşî idi. Allah Resûlü'nün vefatından sonra bir daha hiç ezan okuyamadı. Medine'nin bütün sokakları ve Allah Resûlü'nün



bıraktığı hatıralar, kendisine sürekli O'nu hatırlattığı için Medine'de duramayan Hazreti Bilal, cihad eden askerlerin arasına katılmak maksadıyla sınırdaki Suriye bölgesine gitti ve orada yaşamaya başladı.


Hazreti Ömer döneminde Peygamber-i Zişan'ın hasretine daha fazla dayanamayarak eski hatıralarını dünya gözüyle son bir kez görüp yâd etmek için Medine'ye geldi. Medine'ye gelince hemen Allah Resûlü'nün kabr-i şeriflerine gitti, kabrin başında bayılıp kendinden geçti. Hazreti Bilal'in Medine'ye gelmesi, insanları bir an eski günlere götürmüştü. Herkes Bilal'in yeniden ezan okumasını, Allah Resûlü'nün kutlu zamanını hiç olmazsa ezan ile yeniden bir defa daha hatırlamayı arzu ediyordu. Hazreti Hasan ve Hüseyin'i aracı yapıp Bilal'den rica ettiler.


Ertesi sabah Bilal-i Habeşî, son ezanını Mescidi Nebevî'de okudu. Yanık ve hasret dolu sesiyle “Allahü Ekber! Allahü Ekber!” dediği zaman, bütün Medine halkı ayağa kalktı. “Eşhedü en lâ ilâhe illallah! Eşhedü enne Muhammeder-resûlüllah” deyince kadın erkek, genç ihtiyar, çoluk çocuk, hatta yataklarındaki hastalar bile, sokaklara döküldüler. Mescid-i Nebevî'ye koştular. Halk o kadar coştu ki Peygamber Efendimiz yaşıyor sandılar. Bilal-i Habeşi Hazretleri, bu son ezanından sonra yine Medine'de kalamadı ve yeniden Şam'a döndü. Vefatından önce:


- Yarın ben dostlara, Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve ashabına kavuşacağım, diyerek ruhunu Rahman'a teslim eyledi.


Yol Rehberim -2








Yorum Gönder

Selamün Aleyküm [Selâmet Cevap],

Blogumuzda yayınladığımız dini içerikler hakkındaki düşünceleriniz bizim için önemlidir. Bu yazı hakkındaki görüşlerinizi aşağıdaki yorum formu aracılığıyla bizimle paylaşabilirsiniz.

Yorumlarınızı okuyup yanıtlamaya çalışacağız. Ancak, lütfen saygılı bir dil kullanmaya özen gösterin. Yorumlarda, herhangi bir dinî, siyasi veya etnik ayrımcılık yapılmasına izin verilmeyecektir.

Sitemizdeki diğer dini içerikler hakkındaki görüşlerinizi de bizimle paylaşabilirsiniz. Bizi takip etmeye devam edin ve katkılarınız için teşekkürler.

Allah'a emanet olun,

[Selâmet Cevap]

Dua ederiz dua bekleriz
Selam ile dua

Daha yeni Daha eski

Anında haberdar olmak için selamet cevap mobil uygulamasını indir

Anında haberdar olmak için selamet cevap mobil uygulamasını indir
İndirdin mi cansın güzel kardeşim