Hz. Ömer Müslüman olmadan önce sert mizacı ve korkusuzluğu nedeniyle herkesin kendisinden çekindiği bir kimseydi. Bununla birlikte Hz. Peygamber onun İslam’ı kabul etmesini gönülden arzuluyordu. Sonunda Allah Teâlâ, elçisinin duasını kabul eyledi. Hz. Ömer risâletin altıncı yılında İslam’ı kabul etti. Buna Allah Resûlü kadar Müslümanlar da sevindi. Zira onun varlığı İslam’a ve Müslümanlara kuvvet sağlayacaktı. Hz. Ömer Müslüman olduktan sonra, Hz. Ebû Bekir’in ardından Allah Resûlü’nün en yakın arkadaşı oldu. Kendisi de Resûlullah’a öylesine içten bağlanmıştı ki, kimsenin onu üzmesine tahammül edemiyordu. Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ebû Bekir’in iki yıl süren halifeliğinin ardından Hz. Ömer Müslümanların ikinci halifesi oldu. Kendisine tevdi edilen bu önemli görevin mesuliyetini hissettiği için her zaman adil bir yönetici olmaya gayret gösterdi. Bu nedenle onun ismi hep adaletiyle anılır oldu.