Yıl: 2011
İmam Hatip Lisesi 10. Sınıftayım. Dersimize bir öğretmen değil, alışılmışın dışında binbaşı geldi. (Malûm dersi onlar anlatıyordu çünkü.)
Bir süre sonra şatafatlı, rütbeli kıyafetinin cebinden bir kağıt parçası çıkardı, başladı okumaya. (Bir yasa okuyormuş meğer, sonradan anladık.)
Okuduktan sonra mealini verir gibi şu cümleyi kurdu:
“Buradan anlaşıldığı üzere bir dahaki derse gelirken kızlar, başörtünüzü açıp gelin!”
O nasıl bir cümle!
Konuşmuyor, kalbime bıçak saplıyor sanki.
Benden istediği şey; hayatımın en değerlisi, gözümün nuru, Rabbimin ayetini terk etmek!
İlk defa o an kendimi uçurumun kenarında hissettim hayatımda.
Yolun sonu mu yani?
Okul hayatım bitiyor mu?
Buraya kadar mıydı?
Bu muydu sonum: “Müslüman ülkede esarette yaşamak!”
Ne kolaydı âdeta kalemi savurur gibi insana “İbadetlerini terk et.” demek…
Hayretler içerisinde susmuş dehşetle bakıyordum, “Bu dünyaya gönderilme amacı Allah’ı tanıyıp ve O’na iman edip, ibadet etmek” olan insan, nasıl olur da bu kadar savrulabilirdi yaratılış amacının dışına?
“Müslümanım.” diyerek hak yolda değil de batıl yolda bir mücahid olmak nasıl bir ahmaklıktı…
Şok olmuştum çünkü hep geçmişte kaldığını düşünmüştüm bu edna zihniyetin, artık hiç sirayet edemeyeceğini sanıyordum.
Öyle değil işte…
Düşman aynı düşman ve mücadelesi hiç bitmedi ve bitmeyecek!
Benim örtümle alıp veremedikleri yoktu nihayetinde onların tüm meselesi İslam’dı, Kur’ân’dı!
Efendimiz (a.s)’i kan çıkana kadar taşlayanların zihniyetiydi; İslam için tüm mücadele edenlere eziyet edenlerin zihniyeti.
Ve yıl: 2018
Eğitimi elinden alınan, mahkemelerde inancından dolayı yargılananlar yok belki ama bu başörtüsü mücadelesini verenlerin mirasına ihanet edenler var bugün.
1 metrelik örtünün şuurunu unutanlar var…
Geçmişin yaralarını onarmak yerine daha da hırpalayanlar var.
İhanet; yerlerde sürünmek, mahkemelerde yargılanmak, ceza almak, okuldan atılmak pahasına (!) tesettürüne sımsıkı sarılanların mücadelesini bugün, başörtüsünün altından saçını göstermeye çalışıp, bir tesettürsüzden daha ilgi çekici hâle gelip örtündüğünü sananların yaptığıdır.
Bu mücadele bunun için değildi…
Bugün başörtüsü eğitime engel değilse geçmiştekilerin tüm imanıyla verdikleri mücadele sayesindedir.
Bugün sen başörtünden dolayı yerlerde sürünmüyorsan, dün Allah’ın ayeti için korkusuzca haykıranların sayesindedir!
Sen özgürce İslam’ı savun diyeydi tüm bu direniş,
“Tesettürlü ama bak saçı görünüyor.”
“Açıklardan daha çok dikkat çekiyorlar.”
“Başörtülü ama sevgilisi var.” diye yakıştırmalar alasın diye değil kardeşim!
Sen “Allah’ım! Emrin başım üstüne.” diyerek kazandığın değeri bu şekilde yok etmek istemezsin kardeşim.
“Nimet şükür görmezse gider.” Bugün şükretmezsen ve gerektiği gibi yaşamazsan senden böyle bir şey istenebilir yarın ve belki de mücadele bile etmeyip boyun eğenlerden olursun.
Çünkü vazgeçemeyeceğin bir tesettürün -inancın- olmaz o zaman belki de.
Bu ne acıdır…
Hakk’ın istediği gibi örtün, batılın istediği gibi değil! Hâlinle, tavrınla inancını pervasızca ilan et, “moda” diyerek aklına soktukları truva atı, dün başörtüsüne düşmanlık besleyenlerin yaptıklarından farklı değil, emin ol.
Ben çok şükür ki büyüklerim kadar eziyet çekmedim, başımı da açmadım ama yaşadığım bu olay bile bu mücadeleyi anlamama yetti, yetiyor.
Ve sen, ben, biz kardeşim!
Biz İslam’ın sancağını taşıyorsak eğer bil ki bu büyük bir lutüftur.
Bu sana verilen en nadide değerdir!
Ve sen de bunu ne olur hak ettiği gibi yaşa ki yarın kendi memleketinde, Müslüman ülkede gurbette yaşama!
Kaynak: www.latuka.com
İmam Hatip Lisesi 10. Sınıftayım. Dersimize bir öğretmen değil, alışılmışın dışında binbaşı geldi. (Malûm dersi onlar anlatıyordu çünkü.)
Bir süre sonra şatafatlı, rütbeli kıyafetinin cebinden bir kağıt parçası çıkardı, başladı okumaya. (Bir yasa okuyormuş meğer, sonradan anladık.)
Okuduktan sonra mealini verir gibi şu cümleyi kurdu:
“Buradan anlaşıldığı üzere bir dahaki derse gelirken kızlar, başörtünüzü açıp gelin!”
O nasıl bir cümle!
Konuşmuyor, kalbime bıçak saplıyor sanki.
Benden istediği şey; hayatımın en değerlisi, gözümün nuru, Rabbimin ayetini terk etmek!
İlk defa o an kendimi uçurumun kenarında hissettim hayatımda.
Yolun sonu mu yani?
Okul hayatım bitiyor mu?
Buraya kadar mıydı?
Bu muydu sonum: “Müslüman ülkede esarette yaşamak!”
Ne kolaydı âdeta kalemi savurur gibi insana “İbadetlerini terk et.” demek…
Hayretler içerisinde susmuş dehşetle bakıyordum, “Bu dünyaya gönderilme amacı Allah’ı tanıyıp ve O’na iman edip, ibadet etmek” olan insan, nasıl olur da bu kadar savrulabilirdi yaratılış amacının dışına?
“Müslümanım.” diyerek hak yolda değil de batıl yolda bir mücahid olmak nasıl bir ahmaklıktı…
Şok olmuştum çünkü hep geçmişte kaldığını düşünmüştüm bu edna zihniyetin, artık hiç sirayet edemeyeceğini sanıyordum.
Öyle değil işte…
Düşman aynı düşman ve mücadelesi hiç bitmedi ve bitmeyecek!
Benim örtümle alıp veremedikleri yoktu nihayetinde onların tüm meselesi İslam’dı, Kur’ân’dı!
Efendimiz (a.s)’i kan çıkana kadar taşlayanların zihniyetiydi; İslam için tüm mücadele edenlere eziyet edenlerin zihniyeti.
Ve yıl: 2018
Eğitimi elinden alınan, mahkemelerde inancından dolayı yargılananlar yok belki ama bu başörtüsü mücadelesini verenlerin mirasına ihanet edenler var bugün.
1 metrelik örtünün şuurunu unutanlar var…
Geçmişin yaralarını onarmak yerine daha da hırpalayanlar var.
İhanet; yerlerde sürünmek, mahkemelerde yargılanmak, ceza almak, okuldan atılmak pahasına (!) tesettürüne sımsıkı sarılanların mücadelesini bugün, başörtüsünün altından saçını göstermeye çalışıp, bir tesettürsüzden daha ilgi çekici hâle gelip örtündüğünü sananların yaptığıdır.
Bu mücadele bunun için değildi…
Bugün başörtüsü eğitime engel değilse geçmiştekilerin tüm imanıyla verdikleri mücadele sayesindedir.
Bugün sen başörtünden dolayı yerlerde sürünmüyorsan, dün Allah’ın ayeti için korkusuzca haykıranların sayesindedir!
Sen özgürce İslam’ı savun diyeydi tüm bu direniş,
“Tesettürlü ama bak saçı görünüyor.”
“Açıklardan daha çok dikkat çekiyorlar.”
“Başörtülü ama sevgilisi var.” diye yakıştırmalar alasın diye değil kardeşim!
Sen “Allah’ım! Emrin başım üstüne.” diyerek kazandığın değeri bu şekilde yok etmek istemezsin kardeşim.
“Nimet şükür görmezse gider.” Bugün şükretmezsen ve gerektiği gibi yaşamazsan senden böyle bir şey istenebilir yarın ve belki de mücadele bile etmeyip boyun eğenlerden olursun.
Çünkü vazgeçemeyeceğin bir tesettürün -inancın- olmaz o zaman belki de.
Bu ne acıdır…
Hakk’ın istediği gibi örtün, batılın istediği gibi değil! Hâlinle, tavrınla inancını pervasızca ilan et, “moda” diyerek aklına soktukları truva atı, dün başörtüsüne düşmanlık besleyenlerin yaptıklarından farklı değil, emin ol.
Ben çok şükür ki büyüklerim kadar eziyet çekmedim, başımı da açmadım ama yaşadığım bu olay bile bu mücadeleyi anlamama yetti, yetiyor.
Ve sen, ben, biz kardeşim!
Biz İslam’ın sancağını taşıyorsak eğer bil ki bu büyük bir lutüftur.
Bu sana verilen en nadide değerdir!
Ve sen de bunu ne olur hak ettiği gibi yaşa ki yarın kendi memleketinde, Müslüman ülkede gurbette yaşama!
Kaynak: www.latuka.com
Konular:
TESETTÜR